5 Temmuz 2008 Cumartesi

Kendinizden ne kadar uzaktasınız?

En güzel özelliklerle donatılan varlık, insandır. Kimse doğuştan suçlu, doğuştan sinirli olamaz. Tabi ki genlerimizden kalıtımla gelen özellikleri de taşıyabiliriz. Fakat iyilik de, kötülük de insanın doğru yönde kullanması gereken hazineleri gibidir. Örneğin hırsınızı insanlara yardım etmek için mi kullanmak istersiniz, yoksa sadece para kazanmak, güçlü olmak, insanlara hükmetmek için mi! Bu kabiliyetleri ikinci bir kişilik gibi üzerimize almaya başlarız anne karnından başlayarak. 3 yaşına kadar büyük kısmını, ergenlik sonuna kadar da tamamını bitirmiş oluruz ve kişilik prototipimiz bitmiş olur. Aslında oluşan şey ikinci bir kişilik, fıtrat gibi bir durumdur. Bir eğitmen, ”küçük çocuklardaki yanlış tuvalet eğitiminin ileride çocuğun çok cimri olmasına yol açabileceğine” dair tezler olduğun söylemişti. Hala şaşkınım...

Kişisel markalaşma deyince de işin merkezinde ”biz” varız. Her hareketimiz, her sözümüz, her düşündüğümüz bizi bir yerlere götürür. Bu kadar güzel donanımlı insan bir süre sonra ailenin haricinde, okuldan, mahallesinden, iş yaşamından bir çok kişi ve olay ile iletişimde bulunurak aslında kendinden uzaklaşmaya başlar. Yani sıfır noktasını unutur. Ve tüm psikolojik tesler, seanslar, kişisel gelişim eğitimleri de insanı zor da olsa kendine döndürmeye çalışır. Genelde çözümler problemlerin içindeki parametrlerde gizlidir. Daha ayrıntılı incelenerek daha yalın ve basit çözümler bulunur. Yıllrca yaptığım süreç analizlerinden bunu çıkardım Bilişim projelerinde. Konuya aynen bir proje analizi gibi yaklaşmalıyız.

Kendimizden nasıl mı uzaklaşıyoruz, bakalım;

Aile ve okuldaki eğitim-öğretim sistemi bizi tembelliğe, öz güvensizliğe, çaresizliğe sürüklemiş olabilir. Bunun ayrıntılarına girmeyeceğim. İçinden doğruları seçmek ancak büyük gayretler sonucunda olur. Kitap okursunuz, araştırırsınız, değerli insanlarla tanışır, tavsiyeler alırsınız. Ama varsayalım gelmişsinizdir 30 yaşına. İşinizde ailnizden daha fazla vakit geçirirsiniz, para ve kariyer için. Kimler vardır? Patronlar, müdürler, burnu büyükler, ukalalar, yalakalar v.s. Hepsini dinlersiniz ve büyük "SABIR" lar çekerek eve gelirsiniz. Evde dahi arkadaşlarınız, yakınlarınız, televizyon bile sizi hep kendinizden başka yerlere taşır. Bir türlü ”kendini dinlemek” lütfuna erişemezsiniz. Aynı kısır döngü ısrarla sizi eskitmeye devam eder. Zaman rüzgarı sizi yaşlandırır sürekli. Ve siz hala zamanı, başlangıç ve bitişi olan bir çizgisel doğru halinde algılarsınız. Hiç dairesel düşünerek, ve büyük resme yukarıdan bakarak aslında çok küçük bir boyutta tırmalayıp durduğunuzu farkedemezsiniz. Bu paragraf da iç karartıcı oldu değil mi! Fakat bence kendinizi, kişisel marka değerinizi, yaşamdaki duruşunuzu, başkaları tarafından nasıl algılandığınızı düşünmeye başlamışsınızdır eminim.

Hafta sonudayız, Cumartesi çalışanlar da olsa Pazar tatili vardır herhalde. Gelin, kendimizden ne kadar uzaklaştığımıza bakalım. Asıl ilham almamız gereken dostlarımızdan, bizi mutlu eden hayatın renklerinden, bizi eski güzelliklere götüren kokulardan, ve içimize neşe katan seslerden nasıl uzaklaştığımıza bakalım. Bir on dakika, belki yarım saat. Havalı havalı kişisel markalaşmaktan bahsetmeyelim, gerçekten etrafımızda kaç marka insanla yaşadığımızı düşünelim. Kariyer yapacağım diye, aile hayatımızdaki markalaşma zorunluluğunu nasıl unuttuğumuzu düşünelim. Çocuğumuza nasıl örnek bir marka insan olabileceğimizi düşünelim. Bizi kitap okurken ne kadar görüyor, gülerken ne kadar, birine yardım ederken ne kadar. Yoksa sürekli, kızan, bağıran hatta belki de şiddet uygulayan biri olarak mı görüyor.

Evet yazının başında donanımlarımızdan bahsetmiştim. Bu donanımlarla bize virüs gibi yapışan ve kemiren, hatta çaktırmadan kanımızda dolaşan bu yiyicileri hayatımızdan çıkarmaya çalışalım. Hemen değil, daha stratejik davranarak. Çünkü kötülükler hep daha akıllıca konumlanır hayatımıza.

Bu yazı fazla içsel ve humanist gibi mi oldu? Kendine dönen insan, çevresine tekrar baktığında daha realist ve objektif düşünür. Burnu büyük davranışlara, bencilliklere, vurdum duymazlıklara karşı da daha net önlemler almaya başlar. Gücünü de zayıflığını da hisseder. Sıfır noktasına dönüşleri belli periyodlarda uygularsanız ondan sonrası hatırlatıcı unsurları sürekli tekrar etmeye kalır iş. Bilirsiniz, nefes egzersizleri dahi bunun içindir. Yoga da v.s.

Bir Cumartesi yazısı bu oldu. Kendinizden değil, kendinize doğru aykırı şeylerden uzaklaşın lütfen. Ama sakın kabuğunuza çekilmeyin. Aksine daha dışa açık, iletişime açık, kolay bir insan olun. Kişisel marka değerinize değer katın. Katma değerli servisler konusunda başarılı bir şirket gibi olun : )

Saygılarımla.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

i'm also into those things. care to give some advice?

Murat Esenli dedi ki...

Hi, you can send me mail to muratesenli@gmail.com adress.
Thanks, see you.