
Bize doğduğumuzda “bilinçli olma hapı” yutturulmuyor ki bizi 15 ya da 30 yıl idare etsin. Sonra tekrar kullanalım. 40 yaşında bir kişinin herhangi bir probleme ya da bir fırsata 10 yıl önceki bakış açısı ile bugünkü bakışı arasında dağlar kadar fark olur. Tecrübe ve gelişmiş bir bilinç de markalaşma davranışlarını etkiler.
Bu yazıyı okuyan ister 20’li yaşlarda olsun ister 30’lu, 40’lı yaşlarda fark etmez. Ölüm başa gelmedikçe hayatta her zaman yapılabilecek br şeyler vardır. Özellikle orta yaş sendromu hissedildiği zamanlarda. Kariyerde bir gelişme yok, maddi imkanlar yetersiz, belirsiz bir gelecek, insanlara faydalı olamamışlık v.s. İşte bu aşama aslında fırsattır. Çünkü bir problemin çözmünü düşünmeye başlamak büyük bir adımdır.
Önceki yzılarımda belirttiğim gibi oturun ve hayat hikayenizi yazın. Acımasızca yanlışları yüzünüze tokat gibi vurun. Ama bir o kadar da kendinize karşı ümitli ve vicdanlı olun ki kendi markanızı keşfedebilesiniz. Bulunduğunuz ortamın, çalıştığınız işin kıymetini bilmeyi ve şükretmeyi yeni öğreneceksiniz belki. Daha kötü olabilecekken ne kadar güzel durumlarla karşılaştığınızı fark edeceksiniz. Farkında olduğunuz bu durumlar aslında markanıza biçtiğiniz değerdir. Etrafınızın da ne değer biçtiğini fark edeceksiniz.
Küçük yaşta medyanın balon gibi ünlü yaptığu sanatçılardan, ya da baba parası ile hava atanlardan bahsetmediğimiz ortada. Okul yaşamında, iş yaşamında ve özel hayatında, belki de farkında olmadan her hareketi ile markasını ilmek ilmek dokuyanlardan bahsediyoruz.
Her ne kadar iş yaşamı ve özel yaşam gibi kategorizasyonları kabul etmeyerek hayata bir proje bütünlüğnde bakmaya çalışan biri olsam da markalaşma adımları her iki alanda farklı aksiyonlar gerektiriyor. Bunu da bir sonraki yazılarımda aktaracağım.
Yaşam hikayeniz, bilincinizi oluşturmuştur. Ve artık gerçeği algılama şekliniz bellidir. Asıl, doğru olan gerçekliğin ne olduğunu bazı olaylar başımıza gelince anlıyoruz. Buna da "tecrübe" diyoruz zaten. Kendi dışınızdaki insanlar için de aynı şeyleri düşünün ve sizin gerçeklerinizle başkalarına ait gerçeklerin ne kadar farklı olduğunu anlarsınız. Önemli olan ortak paydaları bilmeniz, ve hedef kitlenize sizi kabul ettirecek özel gerçekleri sunabilmenizdir.
Hikayeniz her ne kadar bir çok faktörden etkilenmiş ve kader çizgisinde devam ediyor olsa da yeni ve doğru bir şeyler yapmak için hiçi bir zaman geç değildir. Mümkünse silin geçmişten gelen yanlış algılarınızı ve takıntılarınızı, daha radikal düşünün, risk alın ve kendinize yeni bir fizibilite yapın. Üzerinizdeki tüm gereksiz yükleri atın. Size fayda getirmeyen arkadaşlarınızı görmeyin, yenilerini arayın. Sabah farklı bir saatte uyanın, hafta sonu farklı bir şeyler yapın, vefasızlık yaptığınız kişileri arayın, öğrenmek istediğiniz dili öğrenmeye başlayın, hayat arkadaşınız yoksa onu başka ve doğru yerlerde arayın. Ve daha stratejik pazarlama odaklı düşünün. Kendinize bir markanın yaptığı gibi "iletişim mecraları" yaratın. Yaptınız işi değerli kılın, hırsınızı yükseltin ama kontrol altında tutun. Bu cümleler o kadar uzayablir ki, uygulaması da o kadar zordur ki!
Ama zaten bu yazılar da bunları hatırlatmak için yazılmıştır. Koçluk, danışmanlık hizmetleri bunun için çıkmıştır. İnsan kelimesinin kökü unutmaktan geldiği için sürekli her şeye alışır, yapacaklarını unutur, öylesine devam eder hayata. Emin olun gelip kimse de bunu hatırlatmaz size sizi gerçekten sevenlerinizden başka. Gezmek, görmek, kitap okumak, eğitim almak, dünyadaki olayları, trendleri takip etmek, özellikle de toplumların tarihini az da olsa bilmek size çok şey kazandırır.
Başarılı, ünlü insanların yaş ortalalamasına bakın. Genç yaşta marka olabilmeyi başarmış çok az insan ve kurum vardır. Zamana, mekana, yaşadığımız topluma, iklime dahi bağlı olarak uymamız gereken yaşam dengesi ve süreci vardır. Zorlamayla, hırslı olmayla da bazı şeyleri yenemezsiniz. Bu doğal akışın içinde önemli olan sabır ve sebatla ilmek ilmek "marka dantelasını" dokumaktır.
Her yaş dilimini nasıl yaşadığımızı bilmemiz gerekiyor. Çocukluğunuzu, gençliğinizi hakkını vererek yaşayamamış olabilirsiniz. Hiç olmazsa orta yaşın ve ihtiyar delikanlı gibi olmanın güzelliğini yaşayın. Bu şekilde yaşamak sizi güler yüzlü, kendisi ile barışık, dışa açık bir marka yapar.
Ticari markaların bir değişim için karar vermesi, uygulaması, bunu hedef kitlesine kabul ettirmesi çok daha zor aşamalardır. İnsan ise daha dinamiktir. Gece gördüğü bir rüya ertesi gün o insana bir çok güzellik yaşatabilir, ya da huzursuz edebilir. Kişinin staratejik planlarını uygulaması için kimseden onay almasına gerek yoktur. Yönetim Kurulu başkanı da, işçi de kendisidir. Yeter ki şirketlerde yapılan haftalık, aylık müdür toplantıları gibi kendi kendinizle toplantı yapmayı unutmayın. Vurdum duymaz hiç olmayın, pahalıya patlar. Belki 30 yaşında değil ama 60 yaşında kesinlikle mutsuz eder sizi.
Toplumsal bilincin baskısını düşünün ve bununla savaşın. Evrensel, insancıl, özgür olmanın bilincini keşfedin. Bu keşfi yapanlar bildiğiniz gibi aslında toplumlara yön verenlerdir. Arka planda siz bilmeseniz de inşa ettiğiniz bilinç ve zihin modelinin en güzel parçalarını hayata sunuyorsunuz. Tüm davranışlarınız zaten bu yapıdan çıkıyor.
Yaşınız ne olursa olsun. Adı "kişisel markalaşma" olur başka bir kavram olur fark etmez ama durmayın bu cümle bittikten hemen sonra bir şeyler karalayın yaşamınızla ilgili ve başucunuza asın, onu sürekli okuyun. Siz de unutan ve dolayısıyla unutulanladan olmayın.
Sevgiyle kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder