
Israrla aynı duruşu sergilemek, aynı güçlü yanları ortaya koymak, ısrarla sahnede olmak, bıkmadan tekrar etmek. En başta bu durumu kendimize kabullendirmek ve bir karakter haline getirmek. İnsan bir yandan çok zor, bir yandan da çok kolay alışan bir varlık. Algıyı değiştirmek de böyle bir şey. Önce kendimize, sonra olaylara bakış açımızdaki algı yanlışlığı bu şekilde düzeltilebiliyor.
Tabi ki aynı yanlışları sürekli yapmak da markanızı ne hale getirir bir düşünün. Bazen haksızlığa uğradığınızı düşünerek “ama ben böyle bir insan değilim ki“ diyebilirsiniz. İletişimde verdiğimiz mesajın nasıl algılandığına göre bize değer biçilir. Kimse müneccim değildir ki sizin kalbinizden, içinizden geçenleri anlasın. Her gün yaptığımız aynı şeyleri yazalım, bence çok iyi anlarız durumu.
Kişisel markalaşma stratejilerinizi uygularken en iyi yöntem "az" ile başlamaktır. Her gün 10 dakika kitap okumaktan, networkünüzden en az bir kişi ile her gün telefon görüşmesine kadar. Osmanlı padişahlarından birinin ajandası varmış. Her ülkenin sultanının, prensinin tahta çıkış tarihinden, özel bayramlarına, o kişilerin hobilerine varana kadar not alırmış. Ve o tarihlerde, o kişiye en sevdiği hediyelerden göndererek iletişimi az dahi olsa sürdürürmüş. Diplomatik bir alışkanlık belki ama incelersek görürüz ki; devletlerin de, şirketlerin de, kişilerin de marka olma konusunda yaptıkları, özellikle de yanlış adımları hep aynıdır. Çünkü bu alanların hepsindeki en başta gelen aktör “insan“ dır.
Öğrenme süreci bilimsel olarak da tekrarın önemini vurgular. Bir çocuğa nasıl konuşacağını, nasıl oturulacağını öğretemezsiniz aslında. O, herşeyi sizden her gün ısrarla, aynı şekilde görür ve tekrarlar, öğrenir ve bozulmamak üzere kalıp halinde kalbinde, beyninde bir yerlere yazar. Ve büyüyünce daha etkin bir şekilde kullanmaya başlar.
Bazı önemli tekrarları gözden geçirelim.
- Yönetici iseniz çalışanlarınıza her gün küçük dahi olsa ne kadar motiv edici “koç“ luk yapıyorsunuz?
- Girişimci iseniz, yeni projenizde hangi yanlışları ısrarla yapmamaya çalışıyorsunuz, yeni olarak neler uyguluyorsunuz?
- Anne baba iseniz, çocuğunuzu dört duvar arasına hapsetmedğinize emin misiniz? Onun yaşam algısını ne kadar renklendirebiliyorsunuz? Yoksa hep yorgun musnuz?
- İş hayatına yeni atılan biri iseniz bilmediğiniz yabancı dil ile ilgili her gün kendinize kattığınız bir şey var mı, bir de daha iyi konumlara gelmek istiyorsunuz değil mi?
- Çok kitap okuyan, güzel yazılar yazan kapasiteli bir insansınız. Ama bunu sadece eşiniz ve çocuklarınız biliyor değil mi? En son nereye bir makale gönderdiniz, kime kendinizi tanıttınız? İnternette ne kadar varsınız? Bir bog açmak kadar basit bir şey var mı örneğin.
- Hayatta gün görmüş, değişik darbeler almış artık yoğurdu da üfleyerek yemek isteyen bir insan iseniz, çözümü yeni insanlarda, değişik ortamlarda ne kadar arıyorsunuz* Yoksa hala aynı şeylerden mi yardım umuyorsunuz?
- Her gün “Marka Sizsiniz“ ifadesini ne kadar hatırlıyorsunuz ve bilinçli bir farkındalık ile stratejinizi, planınızı gözden geçiriyorsunuz?
Üzerinizdeki tehikeli, yanlış, marka değerinizi alçaltan etiketlerden lütfen kurtulun. Yeni etiketleri yapıştırın. Eskilerden önemli olanları da güçlendirin. Her hangi biri sizi anlatmak istediğinde bu etiketleri kullanacaktır, emin olun.
Son örnek, bu proje ile ben 2 aydır ısrar ediyorum aslında
“marka sizsiniz, reklamınızı yapın“ diye.
Saygılarımla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder