
Öncelikle gireceğiniz sektörle ilgili dolu dolu bilgi, hatta pratik ve tecrübe sahibi olmalısınız. Paranızın olması ve bir sürü adam işe almak da sizi bir noktaya kadar kurtarabilir. Örneğin reklam ajansı kuracak birinin tasarım kursuna gitmesi, kendine bir Macintosh alması, en az bir kitaplık dolusu pazarlama kitabı alıp okuması, mümkün ise başka ajanslarda staj yapması gibi.
Artık ücretli değil iş veren konumuna geçtiğiniz için liderlik, koçluk ve idari yönetim işlerinin tümü üzerinizde demektir. İlk başta tabi ki zorlanmalar olacaktır fakat bu bölüme kadar yazdıklarımızı bir girişimci azami seviyede uyguluyor olmalı ki kişisel markanın gücü sattığı ürün ve hizmetlerin ağırlığını kaldırabilisin. İşi yönetmek her şeye karışmak demek değildir. Delegasyon yapmak, insiyatif kullandırmak, hata durumlarında öğretici olmak, analiz kavramını mantıklı olarak sürekli kullanmak gibi.
Adı üzerinde girişimci-lik. Yani önce konuşulacak sizsiniz. Sizi değerlendirecek olumlu ya da olumsuz görüş bildireceklerdir. İlk zamanlarda kurumsal iletişim süreci sürekli sizin üzerinizden akacak. Bir çok yerde boy göstermeniz gerekecek. Giyiminizden, konuşmanıza varana kadar bir çok şeye bakacaklar. Özellikle de hayat hikayenize bakarak marka değerinizi ölçecekler.
İşte ilk başta pazarlamanız gereken bu hayat hikayeniz olacak. En değerli bölümleri ön plana çıkaracaksınız ve sizinle röportaj yapmak için sıraya girmeliler. Sonra ürün ve hizmetiniz bu değerle birleşecek ve kurumsallaşmaya başlayacaksınız.
Müşterileriniz tüm sorunlarda size ulaşmaya çalışacaklar. Kişisel ve kurumsal marka hedefinize uygun imaj duruşunuzu koruyacakasınız fakat müşteriyi de memnun edeceksiniz. Sadece sizden ürün ya da hizmet alanlar değil, yanınızda çalışanlar da sizin müşteriniz olacak. Ülkemizde bol örneği olduğu gibi sürekli patronluk yapmak isteyen bir tip mi olacaksınız, yoksa çalışanlarınız arasında ayrım yapmadan her birine değer veren, onları dinleyen, öğreten, hataları karşısında “kovarım ha” moduna girmeyen bir yönetici mi olacaksınız.
Maalesef ki ülkemizde sanayi ve ticaretin gelişmemesi, dünya çapında söz sahibi olamayşımız en başta insan kalitesinden geçiyor. Türk tarzı değil uluslar arası iş yapma standartlarına sahip olmak bilgi, eğitim ve tecrübe gerektirir. Amacımız kimseyi küçümsemek, hor görmek değil. Ama rica ediyorum bakın orta ölçekli şirketlerin durumuna, hatta büyük holdinglerdeki yöneticilere. Hangi iş süreçlerini uygulamaya çalıştıklarını bir görün. Aile şiketi dahi olsa belli bir süre içerisinde kurumsal yapıya geçebilmeli.
Girişimci insan vizyoner olmalı, dünyadaki trendleri takip ediyor olmalı ve sürekli kendisini geliştirmeli, kişisel eksiklerini tamamlamalı. Dışa açık, herkesle iletişim kurabilen, fırsatları değerlendirebilen bir yapıda olmalı. Networkünü, etiketlerini segilemeli. Ve bu farklılıklarını kullanabilmeli.
Girişimciler, aslında işi siz almazsınız imajınız alır. Giyiminizden, kullandığınız arabaya, yanınızdaki kişilerin güzelliğine varana kadar bakılır. Mütevazi olmanız bir çok yerde aslında size eksi puan getirebilir. Bir çok potansiyel müşteri sizden daha havalı olmanızı bekler.
Kartviziti olmayan, web sayfası omayan, randevularına geç kalan, hitap yeteneği olmayan bir girişimcinin başarılı olması düşünülemez. Pazarlaması yapılan ürün ve hizmetin sürekli sahnede olması gerekir. Bu da girişimcinin sahnede olması, basın bültenleri yayınlaması, medyaya tanıtım yapması gibi yollardan geçer.
Tarihin adım taşları insanlardan oluşur. Bir tek kişi savaş da çıkarabilir, barış da yapabilir. Ülkelerin kaderlerine yön veren birkaç insan ve onların aileleridir. Aslında tüm ülkeyi o kişilerin algısı yönetir. Girişimciler için de öyle. Önce kendi kişisel marka imajınızı oluşturun. Hatta bu imaj güçlü ise ürün ve hizmetinizin kalitesi düşük dahi olsa tercih edilebilir, ama bir süre sonra bu da yetmez. Kişi ve kurum, ürün markası eş değerlerde olmalıdır.
Kabiliyetleriniz, ilgi alanlarınız, hedefleriniz, deneyimleriniz, kaynaklarınız neler, önce bunları keşfedin. Şirketinizin misyon, vizyon ve marka mesajını yazdığınız, reklamını yaptığınız gibi kişisel hedeflerinizi de yazın ve reklamını yapın. Sabırlı olmak, sebat etmek, sorunlar kaşısında pes etmemek, dik durmak, anlaşılır olmak, finansal planlamayı yapabilmek, maliyet muhasebesini kavramış olmak gibi bir çok özellik girişimcilerde olmak zorunda.
İsterseniz bir deneyin girişimciliği ve anlayın hayatı, marka değerinizi, hemen her şeyi. Neden mi, nasıl mı? Zor zamanlarınızda yanınızda olan kim, size müşteri açısından destek sözü verip hiç aramayan sormayan kim, maddi ve manevi açıdan en zor zamanlarınızda derdinizi kaç kişiye anlatabiliyorsunuz? Bu soruları siz çoğaltın, bu riski üstlenenlere gidin sorun. Çok kötü cevaplar alacaksınız, bunalacaksınız. Ama zaten bu bunalımdan çıkabilenler başarılı girişmci oluyor. Hem kişisel markasını zirveye çıkarıyor, hem de hedef pazarında genişleyebiliyor.
*** www.markasizsiniz.com da yayınlanan e-kitaptan alıntıdır.
1 yorum:
Having fun reading of your blog.
berto xxx
Yorum Gönder