
Kişisel markalaşma için büyük fırsatlar taşıyan bu iletişim kanallarını ne kadar verimli kullanabiliyoruz bakalım;
1- Facebook, Linkedin ya da Xing gibi platformlarda kendinizi ne kadar net ortaya koyabiliyorsunuz. Kimsiniz, ne iş yaparsınız, hangi konularda uzmansınız, ilişki dünyanızda kimler var, fotoğrafınızın verdiği mesaja varana kadar. İnsanlar sizinle irtibata geçebilmek için heyecan duymalı. Profilinize çok kısa dahi olsa göz atan biri sizden bir “marka“ algısı hissedebilmeli.
2- Networkünüze eklediğiniz kişilere katkınız ne, o kişilerin size katkısı ne?
3- Düşünce dünyanızı, hedeflerinizi ne kadar anlatabiliyorsunuz?
4- Ölçülmüş başarılarınızı kim, ne kadar farkedebiliyor?
5- Belki iş bulmak için değil ama yaşamdaki duruşunuzu ifade açısından hayatınızın “cv“ sini yazmak gibi önem veriyor musunuz profilinize?
6- Hobileriniz, meraklarınız, keşfetmek istediklerinizle ilgili ne kadar ipucu veriyorsunuz sizi izleyenlere?
7- Varsa yazılarınızı, notlarınızı bir blog ya da web üzerinden ne kadar kişiye ulaştırabiliyorsunuz. Yaşama böyle bir değer kattığınızı kim biliyor?
8- Her uygulamda aynı “siz“ i anlatabiliyor musunuz? Uygulamaların farklı özellikleri, konuları dahi olsa markanız gerçekliğini koruyabiliyor mu?
Yoksa tüm bunları atlayarak her yere sedece isim fotoğraf bırakarak markanızı fosilleşmeye mi bırakıyorsunuz! Sosyal medya canlı bir ortamdır. Gerçek yaşamın yansımasıdır sadece. Bir çok kişi sizi gerçekte tanımaz ama bu dünyada ayrılmaz bir dostunuz gibidir.
Düşünelim, daha 10 yıl öncesine kadar en azından ülkemizde ne böyle bir internet, ne de böyle sosyal ağlar vardı. Dikkat edin, bu çağ çok hızlı. Hızlıca dondurup, hızlıca eritebiliyor yaşamları, kişilkleri, gelecekleri. Ve sürekli bir değişim, dönüşüm, "metamorfoz" yaşıyor sanki. Bu iletişim kanallarını kişisel markalaşmamız için verimli kullanmak zorundayız.
Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi iz bırakıyoruz yaşama. Ve bu izlerin geleceğimizi kaplayacağını da. Hem kendimizi, hem başkalarını, hem yaşamımızı etiketliyoruz. Hem biz, hem başkaları faydalansın diye. Bu izler 20-30 yıl sonra çocuklarınızın, sonra da torunlarınızın karşısında olacak. Ve onlar da bir marka değeri biçecekler emin olun. Ona göre …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder