
Keşfedilmeyi beklemenin tam tersi, kişisel markalaşma kurallarına önem vermektir. Yazılı hedefler belirlemekten, sürekli bir iletişim içerisinde olmaya kadar. (Bkz. Önceki yazılar) Yaşamınızda hiç bir şey tesadüf değildir desem bazıları beni kadercilikle suçlayabilir. Ama, öyle işte. İstediğiniz kadar çırpının, bir iş olmazsa olmaz ve daha fazla diretmenin bir anlamı yoktur. Hırsına yenik düşen komutanları, kralları, liderleri düşünün. Fakat, oyunu kuralına göre oynayanlar, stratejik ve planlı şekilde yol haritalarına uyanların başarısız olduğu çok az görülmüştür. Israrlı çabalar sonucunda geç dahi olsa başarıyı yakalamışlardır.
Kişisel markalaşma konusunda yazdığım ilk yazı Turkcell intranetinde 2002 yılında, Habercell adında sadece çalışanların görebildiği bir e-dergide idi. Yazının başlığı ”Marka Sizsiniz, Reklamınızı Yapın” oldu. Bu başlığı uzun çabalar sonucu bulmuştum aslında. Bundan 6 yıl önce daha dünyada Tom Peters’in ”brand called you” kavramı yeni yeni dillendiriliyordu, değil Türkiye’de. Çok az sayıda danışman ve eğitmenin gayretli çalışmaları vardı. Başlıktaki reklamınızı yapın ifadesi bir uyarı, iyi bir dilek, bir tavsiye, bir yol gösterme niteliğinde. Bir PR ajansı, bir marka strateji uzmanı gibi eğilmeniz gerek konuya. Tabi ki daha basite indirgeyerek.
Rekabet çok fazla, özel yaşamdan iş yaşamına kadar. Büyük bir yarış içinde fark edilmek, öne çıkmak, duruşumuzu sağlamlaştırmak kolay değil. Sürekli bir desenformasyon rüzgarı geçiyor üzerimizden. Bir şeyleri unutuyor, bir şeyleri atlıyoruz. Sonra da ”cevheranın derdini cevherfüruşan olmayan bilmez” diyerek kendimizi kandırıyoruz. Yok böyle bir şey. Çalışacaksın, kendini, gerekli, uygun mecralarda sürekli sunacaksın ve ümidini hiç kaybetmeyeceksin. İletişime de açık olacaksın. O zaman şansın seni bulam ihtimali yüksek olur.
Sosyal medya üzerinden tüm dünyaya bu kadar kolay iz bırakma yöntemleri var iken güzel bir özgeçmiş-kapak dahi yazamıyorsanız, kusura bakmayın derim. Uzmanı olduğunuz güçlü yanlarınızı blog ya da web üzerinden tüm dünyaya sunamıyorsanız, yine kusura bakmayın. Başarısızlıklar, yanlışlar olsa dahi doğru yöntemleri internetten araştırma zahmetine girmiyorsanız ona da kusura bakmayın derim. Alışkanlıklarınızın esiri olduğunuzu ve ısrarla aynı şeyleri yaptığınızı artık farkedin. Bu alışkanlıklar ve ”şeyler” sizi halen başarıya götürmüyorsa ve siz hala keşfedilmeyi bekliyorsanız, yazık, üzgünüm derim.
Çok defa kendime söylediğim gibi.
Saygılarımla.
2 yorum:
hiç bir marka kendi kimliğini başkalarına oluşturtmadığını düşününce, herkesin kendisini bir şekilde nasıl tanıtması gerektiği de çıkıyor ortaya... ama tabi biz oturup "ben dehayım zaten, gelir bulurlar" hayalleri kurarak ancak asgari maaşla çalışası işçi olarak keşfedeliriz...
Kusura bakmayın ama yazı çok güzel olmuş :)
MELEK YATIRIMCILAR ARACILIĞIYLA 5 İŞ FİKRİNİ ŞİRKETLEŞTİREN
LABX YENİ FİKİRLER BEKLİYOR...
"Fikrim var sermayem yok"
Potansiyeli yüksek iş fikirlerini şirketleştirmek ve yürüyen projeleri geliştirmek amacıyla kurulan LabX, melek yatırımcı ağı sayesinde bu fikirlere ve projelere sermaye buluyor, iş planlarını oluşturarak, şirket haline getiriyor. Kurulduğu günden bu yana medikal, internet, reklamcılık, mobil teknoloji gibi farklı konularda 5 yeni iş fikrini hayata geçiren ve şirketleştiren LabX bu fikirler için melek yatırımcılardan yaklaşık 1.5 milyon dolarlık finansman sağladı. Şirketin hedefi bu finansmanı sene sonu itibaribye 3 milyon dolara çıkarmak. Bütün girişimcilerin başvurularına açık olan LabX, bu hizmet karşılığında girişimcilerden herhangi bir ücret talep etmiyor. LabX’e başvurular internet üzerinden www.lab-x.org adresinden yapılıyor.
Türkiye’nin en eski ve en köklü yönetim danışmanlık firması Helix A.Ş. bünyesinde yer alan LabX, geliştirdiği özel iş modeliyle girişimciyle melek yatırımcıyı biraraya getiriyor. Türkiye’nin faaliyet gösteren ilk melek yatırımcı ağını kuran şirket, girişimci ile yatırımcı arasında adeta bir köprü görevi görüyor. Gelen fikirleri öncelikle bir ön elemeye tabi tutan LabX, sonrasında iş dünyasının temsilcilerinden oluşan danışma kuruluna sunuyor. Fikrin gerçekleştirilebileceğine karar verilirse, fikir sahibiyle her iki tarafın haklarını da koruyan bir protokol imzalanıyor. Ardından fikrin üzerinde çalışmaya başlanıyor, yatırımcıya gitmeden detaylı iş planını ve sermaye ihtiyacını içeren bir döküman hazırlanıyor. Bu süreç yaklaşık bir ay sürüyor. Sonrasında şirketleşme süreci başlıyor, kurulan şirkete yatırımcının ve girişimcinin yanı sıra küçük bir hisseyle LabX de ortak oluyor. Böylece tüm paydaşlar (girişimci, yatırımcı ve LabX) için ‘kazan-kazan ” modeli ortaya çıkıyor.
LabX, üyesi olduğu EBAN (European Business Angel Network) melek yatırımcı ağı sayesinde girişimcilere uluslararası arenada varlık gösterme imkanı sunuyor. Ayrıca Bilkent Üniversitesi ile ortaklaşa organize ettiği “birFİKRİNmiVAR?” ve BÜMED’le birlikte gerçekleştirilen ‘’Yeni Düşler Yenilikçi Düşünceler’’ Yarışmaları ile üniversiteli gençler arasında girişimciliği teşvik ediyor. Bu yarışmalarda kazanan fikirlere şirketleştirme fırsatı sunuyor. İlk seneleri olmasına rağmen bu iki yarışmaya 30’un üzerinde üniversiteden 1000 kadar iş fikri başvurusu yapıldı. Girişimcilik kültürünün geliştirilmesini misyon edinen LabX ayrıca ükiversitelerde girişimciliğe ilişkin eğitimler de veriyor. Şu ana kadar 6 farklı üniversitede bu tarz eğitimler başarıyla gerçekleştirildi. Eğitim önümüzdeki dönemde devam edecek olan LabX bu konularda üniversitelerle yeni işbirliklerine de açık.
LabX şirketi kurduktan sonra da yeni şirketle bağlantısını kesmiyor, yatırımcıya girişimci ile birlikte düzenli olarak rapor veriyor. Ayrıca Helix Yönetim Danışmanlık aracılığıyla yönetim danışmanlığı yapıyor. Bu danışmanlık dört ana alana yoğunlaşıyor; strateji belirleme, verimi arttırma, yönetim ve bilgi kullanımı. .
www.lab-x.org
Yorum Gönder