
Kişisel markalaşmanın belki en büyük düşmanı, ya da "virüsü" düşünmeyi, analiz yapmayı bırakmaktır. Sonuç olarak da aksiyonu, harekete geçmeyi unutma durumu. Ve şikayetler, bahaneler v.s.
Kendimize söylediğimiz büyük yalanları bırakmamız gerek. Ve küçük adımlarla, kendimizi yormadan başlamamız gerek. Kendimize şu üç soruyu sorarak başlayabiliriz;
1- Ben kimim?
2- Kendime ait öz kaynaklarım neler?
3- Hedeflerimi gerçekleştirmek için nasıl görünmek istiyorum.
Sıra daha detaylı konularda
1- Özetiniz; Yaşamınızdaki duruşunuz nasıl, farklı, sizi taşıyan güçlü yönleriniz neler?
2- Değerlerinizi, özelliklerinizi listeleyin lütfen. Bunlar size hizmet ediyor mu? Bu hazineleriniz ile şu ana kadar nasıl yaşadınız? Sizi hangi noktaya getirdi?
3- Yetenekleriniz, karakter özellikleriniz ve imkanlarınız. Bunların hangileri size yardımcı ya da köstek oluyor. Bu çerçevede geleceğinizi nasıl tahmin edebiliyorsunuz?
4- İnsanlarla ilişkileriniz, köprüleriniz, anlaşma yöntemleriniz nasıl?
5- Ümitleriniz, hayalleriniz ve hırslarınız. Şimdiye kadar ne idi, yeni ne olabilir. Düzeltilmesi gerekenler neler?
Tüm bunları yazıya dökün, iki sayfa kadar olsun. Beyin fırtınasına başlayın, ya da yakın bulduğunuz kişilerden destek alın.
Gücünüzü, güçsüzlüğünüzü bilin. Gerçekten realist olarak bunu ortaya koyun. Olmyacak duaya amin diyen hırsının kurbanı olmuş insanları örnek alın.
Pazarlama planı satışı besleyen çalışmalardır. Bu plandaki önemli noktalardan biri de pazarın durumunu ve pazardaki yerinizi, gücünüzü bilmenizdir.
Kişisel markanız, çevrenizi kuşatan bir algı atmosferi gibidir. Sürekli sinyaller, dalgalar yayarsınız. Radyo ya da televizyon istasyonu gibi. Gerçekten de enerji yaydığmızı biliyoruz zaten. Fakat her hangi bir kişisel gelişme adımımız, etkisini hemen göstermez, zaman alır. Israrla devam edildiğinde artık kişisel markalaşmanız için büyük bir kazanım olur.
Farkındasınızdır, buraya uzun uzun yazmıyorum ki bir çırpıda okunabilsin diye. En uzun yazdığım e-kitap olarak www.markasizsiniz.com da var zaten. Sohbet tadında bir kitapçık gibidir. Amaç, her gün az dahi olsa bir şeyleri hatırlatabilmek. Çünkü insan kelimesinin kökü dahi unutmaktan gelir. Unutmak aslında bir nimettir – yoksa çatlardık- ama kişisel markamızı geliştirmeyi unutursak o zaman kötü.
Unutmayın, marka sizsiniz. Sevgilerimle.